20071229

Go Elf Yourself !


Bakınız ülkede herkes yeni yılı kutluyor, çok da eğlenceli biçimde. Animasyonu görüntülemek için linke tıklayın; http://www.elfyourself.com/?id=1856990914

Hikayesine gelince. Elf Yourself, Amerikalı Ofis Malzemeleri Parekendecisi Officemax'in Yeni yıl için gerçekleştirdiği, çok başarılı bir "Viral Marketing" uygulaması. Flash ile hazırlanmış siteye girerek, en fazla 4 arkadaşınızın resmini kolayca yükleyebilir ve onları birer Elf haline getirebilirsiniz. Gerçekten eğlenceli olan bir animasyon oluşturduktan sonra bunu arkadaşlarınıza yollama şansınız var.

Gerçekten çok iyi bir Viral kampanya (Bu Viral'ı tam Türkçe nasıl deriz acaba? Virüssel mi?) ve çok da başarılı. Daha iki sene öncesine kadar Viral uygulamaların kapasitesi bir yere kadarken, Flash'ın işin içine daha da girmesi ile ne kadar güzel hale geldi... Türkiye'de de son zamanlarda başarılı örnekler gördüm, (Penguen'inkiler en başarılı olan tabi o ayrı hehe) bir ara onları da inceleriz.

Animasyonu izlemek ve Elf Yaratmak için http://www.elfyourself.com/?id=1856990914

Yeni yılınız kutlu olsun.

This Eleven (11)

this11.com güzel bir "sanal" futbol taktik tahtası uygulaması. Hani hep deriz ya, "Abi, hoca bu işi bilmiyor, ben olsam sahaya şunları çıkarırdım" işte size fırsat. Bu anlatımlarınızı görsel olarak örnekleme şansı veriyor size.

Yapmanız gereken basit, üye oluyorsunuz (ücretsiz) takımınızı buluyorsunuz ve dilediğiniz düzenisahaya aktarıyorsunuz. Site size, oluşturduğunuz 11'i resim, forumlara link gibi kolaylıklarla da sunarak arkadaşlarınız ile paylaşma şansı veriyor. Ayrıca diğer kullanıcıların oluşturdukları dizilişleri inceleme ve yorumlama şansınız da var.

www.this11.com

20071228

E for Beşiktaş

Haberi, komik haber sitesi www.hurriyet.com.tr'de okudum. Komik kelimesi bile şirin kalıyor o site için ama...

UEFA 2007'nin A'dan Z'sini hazırlamış. Listenin E harfine ise CL rekorunu koymuş, bakınız şöyle der;

E is for...
Eight. Liverpool FC's 8-0 win against Beşiktaş JK on 6 November is a UEFA Champions League record.

Listeye daha da güzel bir anı ile girmek şüphesiz ki daha güzel olurdu Beşiktaşlılar için ama sinan Engin'in dediği gibi, "Bunlar da yakaladı mı hiç bırakmıyorlar canım"...

Rekor ile ilgili bazı linkler;

Eurosport
3 Dakika 33 saniyede 8 gol
BBC Sport

20071227

Nedir bu Milo ya?

Bizim Kelly ve bir kova dolusu Avustralyalı anlatır dururlar, "Milo" aşağı "Milo" yukarı. Bugün Kelly geldi ve dedi ki "Seni gerçek bir Avustralya mucizesi ile tanıştıracağım". Peki dedik, girdik mutfağa. Yan tarafta gördüğünüz konserve kutusunun içinde yer alan bir toz karışım. Bana göre bu bir "Nesquik" dediğim an olay koptu, bir hakaret kabul ettiler kendileri. Oysa bilgisizce ve dostane bir tanımlamaydı.

Neyse efendim bu "Maylo" dedikleri olay, onların iddasına göre Nesquik'in dedesi ve 1930'larda Avustralya'da icat edilmiş bir içecek. Hazırlarken ve içerken öyle heyecanlılar ki, "çocukluğumun en güzel şeyi" olarak adlandırıyorlar.

Nereden bulunur bilmem ama nasıl hazırlandığından bahsedelim. Gayet basit, iki tatlı kaşığı koyuyorsun bardaga, üzerine süt (soğuk olması tavsiye ediliyor) ve deli gibi karıştırıyorsun. Ama çorba karıştırır gibi değil, kaşığı bardağın içinde iki kenarına hızlıca çarpar gibi... Garip bir anlatım olduğunu farkındayım.

Neyse bütün bu iltifatlardan sonra içtim güzeldi. Beğendim ama kendimi yerlere atacak kadar da etkileyici değildi. Tatlı, şekerli hoş bir içimi var, üzerine buz ve dondurma da konulabiliyormuş. Hoş bir tadı var dediğim gibi, bahane ile aylardır anlattıkları "müthiş" lezzet ile tanışmış olduk. Kutu o kadar değerli ki, kutusunu odalarında saklıyorlar. Hatta içmeyip bırakırsan masada, "Milo'mu harcamaya hakkın yok, ya iş ya da ben içerim" diyorlar.

İlginç...

İlgili linkler,
http://en.wikipedia.org/wiki/Milo_(drink)
http://www.nestle.com.au/milo/

20071225

Bu ülkede herşey satılır, kiralanır !



Kısıtlı alanda kısıtlı imkanlarınız varsa elindekiler ile yetinmek ve gelirlerinizi arttırmak zorundasınız. Bu ülkede park büyük bir bela. Araba almak için cebinize £ 300 - £ 500 (700 ila 1000 YTL) koymanız yeterli. Ama sorunlar arabayı aldıktan sonra başlıyor, öyle dilediğiniz yere "bedavaya" park edemezsiniz. Ederseniz de sonuçlarına "faturalarına" katlanmak zorundasınız.

Bunun gören girişimciler hem uygun fiyata park yeri bulmayı, hem de eğer bir park yerine sahipseniz bundan para kazanmanıza yol açacak bir proje geliştirmişler. Proje, Springwise tarafından 2007 yılının Otomotiv alanında en başarılı 10 iş fikri listesinde ilk sırada.

Kabaca, Peasy.com (Park-Easy) hem park yeri sahiplerine sahip oldukları park yerinden para kazanma şansı veriyor (Dediklerine göre şehrin ortalama bir yerindeyseniz yıllık £ 500 ile £ 1500, iyi bir yerdeyseniz £ 3000) tek yapmanız gereken hangi gün ve hangi saatler park yeriniz müsait onu bildirmek. Park arayan zavallı vatandaş tarafından bakarsak hem ekonomik park yeri buluyorsunuz hem de bunu internetten yapıyorsunuz.

Güzel proje, inceleyin; www.peasy.com

------------------------------------------------------------------

Peasy.com is an online marketplace for parking spaces, enabling drivers to search for and book spaces before they leave home, and letting British homeowners monetize unused parking spaces by adding them to the Peasy network.

To rent out a parking space, the owner needs to register and enter all relevant details, including price, when the space is available, and whether it will be rented out daily, weekly, or both. Those who require parking can then search for suitable parking spaces and securely book them online, or first negotiate a better price. To protect the privacy of owners, searchers can't view exact addresses. Instead, they're given the street the space is on, as well as its postcode and location on a map. Once booked, the renter is provided with the exact address. If booking on a weekly basis, renters are also given the owner's contact details, enabling them to introduce themselves and arrange for collection of keys or remote controls if required.

Any off-street parking spaces can be rented out: driveways, garages and secure allocated spaces. Peasy estimates most people will earn GBP 10-30 a week, for an extra stream of income of GBP 500-1,500 per year. In prime locations, spaces can go for as much as GBP 3,000 per year. Listing a parking space is free, and Peasy takes a commission fee of 12% for each rental transaction.

20071222

Yılbaşı, derebaşı !


İlk kez bir yılbaşını (Gavurca: New Year's Eve) evden uzak geçireceğim. Madem Londra'dayız, madem Yeni Yıl ne yapalım derken, TD'den Prusa'nın da buralara geleceğini öğrenince sağa sola sorma gereği hissettik. "Partilere mi kapılalım, yoksa kendimizi sokaklara mı vuralım" diye?

Alternatifler çok, ama şu an itibari ile yaptığım plan dahilinde kalabalık, itiş kakış, içen yığılan dağılan insan portreleri içinde bir kutlamanın faydalı olacağı kanaatindeyim.

Bu bağlamda Değerli Londra Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı'nın düzenlediği New Year's Eve eğlencesine katılmanın iyi bir eğlence olacağı düşüncesindeyim. Belediye'nin sayfasına bakınca gözlerim kamaştı, detaylı bir aktivite gibi. Yerleşim planına bakınca Victoria Embanment'i, Waterloo Köprüsü'nü ve West minister Köprüsü'nü komple kapatacaklarının ve ortalama 350.000 kişinin teşrif edeceğini gördüm. Manyakça bir eylem gibi gözükmekte... Gülecek tonlarca malzeme çıkacak gibi, cepleri kolladığım sürece. Big Ben çalınca (12.00) 10 dakika süre ile London Eye'ı gören tüm dere (ben hala dere diyorum) kıyısından güzel bir havai fişek gösterisi (Bu arada neden havai ya da havayi fişek diyoruz acaba?) olacakmış.

Gidip görmekte ve izlenim edinmekte fayda var. Bakalım 350.000 insanın üzerine (kapsama alanı itibari ile) işedikleri pet şişeleri, sigaraları, maytapları atan (Forza Taksim) insanları görebilecekmiyiz. Rezillik görme şansı yüksek ama hangi tür olacak.

Deneyeceğiz.

Bazı faydalı linkler;

http://www.panoramas.dk/new-year-2006/london.html
Flickr bu konuda ne der?

20071221

Dün dost, Bugün Katil

Ben insanları anlayamadığımı düşünüyorum genel anlamı ile, açıkçası uzun süredir de anlamak için de çaba sarf etmiyorum. Çıkarlara göre insanların ne kadar hızlı değişebildiğini görünce çok da şaşırıyorum. Belki anlayamadığımdan insanları şaşırıyorum, kim bilir.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'da bulunan terörist kamplarına geçtiğimiz hafta yaptığı sınır ötesi operasyon sonrası, Kürtlere yakın internet sitelerini uzun süre gözlemledim. Haberleri, yapılan yorumları. Türkiye'nin bu operasyon için ABD'nin desteğini aldıklarını, onların izinleri olmadan (ki doğrudur) yapamayacağını tartışıyorlardı.

Komik derecede bir açıklama gözüme takılmıştı Barzani tarafından, "Kuzey Irak (Kürdistan Özerk Yönetimi) hava sahasının Amerika'ya emanet" olduğundan bahsediyordu. Ne kadar acı verici bir açıklama, kime neyi emanet ettikleri anlamında. Çok aciz ama üzücü bir gerçek belki.

Konumuza dönelim, sınır ötesi operasyon sonrası yükselen tepki (genelde Avrupa'da yaşayan Kürtlere yapılan çağrılar sonucu) dahilinde, sırası ile etkin Avrupa televizyonları işgale başlandı. İşgale başlamak da nasıl bir gösteri şekli ise ben hala anlayabilmiş değilim. En son olarak BBC'ye yapılan işgal (şaka gibi bir yöntem) sanırım başarılı olmadı haberlerde "Kürtler BBC'ye sorunlarını anlattı" diye bir haber okudum. Çünkü daha önceki haberlerde "Kürtler X Televizyonunu işgal ederek, protesto etti" diye başlıklar vardı. Bu satırları yazarken bile bir yeri işgal ederek sesini duyurma girişimi hareketini anlayabilmiş değilim, ve anlayamayacağımda muhtemelen.

Bu operasyon sonrası Kürt kökenli haber sitelerinde yükselen bir Amerikan Karşıtlığını görünce yüzümde bir tebessüm oluşmaya başladı. En çok ilgimi çeken ve anlamlı tebessümümü kazanan iki başlık da şuydu,

"ABD Konsolosluğu önünde ‘katil Bush’ sloganları"
DURSUN AYDEMİR -ANF
BRÜKSEL(21.12.2007)- Belçika’daki Kürtler, Türk Ordusunun ABD desteği ile Güney Kürdistan’a düzenlediği hava harekatını ABD’nin Brüksel konsolosluğu önünde ''katil Bush'' sloganları ile protesto etti.

"Kürtler ABD ve Bush'u protesto etti"
FRANKFURT (21.12.2007)- Kürtlerin Türk ordusunun ABD’nin desteğiyle Güney Kürdistan’da gerilla alanlarına yaptığı operasyonu protesto gösterileri yayılıyor. Bugün Almanya’nın Hamburg, Münih, Leipzig ve Düsseldorf’taki ABD konsoloslukları önünde Kürtler gösteri yaptı. Eylemciler ‘Kahrolsun ABD’, ‘Katil Bush’, ‘Dün Vietnam Bugün Kürdistan’ sloganları attı.

Hayretler içinde haberleri okudum, anlayamadığım insanların nasıl da bu kadar çabuk değişebilmesiydi. Acıdır ama o topraklarda herkes öyle "yanar döner" olmuşlar ki tarih boyunca, benim şaşırmam belki tarih bilgisizliğimdeydi.

Katil Bush olarak adlandırdıkları kişi, Irak'a "demokrasi" getirmek için ülkeye girerken ve hala oradayken binlerce "masum" insanı öldürdü. Bu süre zarfında Kuzey Irak'ta yaşayan Kürtler, bu insanların en büyük "stratejik" ortaklarıydı. Birlikte Kuzey Irak diye bizim adlandırdığımız onların Kürdistan dedikleri bölgenin kalkınması için omuz omuza birçok projeye imza attılar kardeş kardeş. Ve bu süre zarfında şimdi ifade ettikleri " Katil Bush" iş başındaydı ve insan öldürme görevini gerçekleştiriyordu, o zaman neden hiçbir kişi gerçekleri haykırmadı çok büyük bir merak içindeyim bu kesimden.

Aslında sorumun cevabı insanın doğasında gizli. Kibir, çıkar gibi terimler çok güzel açıklıyor hepimizin içindeki yanar döner kesimi. Ne yazık ki o kadar kalleş topraklarda yaşıyoruz ki, ve komşuyuz ki herkes yüzyıllardır yan kapısında olan kişiyi iki dakikada muhtara satabiliyor. Muhtarın onunla işi bitince de birden düşman oluyor, oysa hepsini kullanan birilerinin olduğunu hiçbir zaman kabullenmiyor ya da işine gelmiyor.

Ben bilemiyorum, dedim ya Ortadoğu topraklarını ve insanını anlayamıyorum. Onu geçtim tüm insanları anlamıyorum.

Yazık, mide bulandırıcı.

20071219

İyi Bayramlar

20071217

Pilav üstü döner



Dünden beri inanılmaz bir "pilav üstü döner" krizi içindeyim. Zaten biraz da hastayım boğazlar şiş. Sabah ateş ile uyandım ama kafamda pilav üstü döner.

Rüyamda caddeleri geziyorum bu kodumunun adasında, dönerci bulmak için. Bizim ev arkadaşı ile çıkıyoruz dışarı köşeyi dönüyoruz, bu diyor okula gitmem lazım. Öğretmen ya. Bir bakıyorum köşede "Bursa Kız Lisesi"... "Bu ne arıyor Londra'da lan" diyorum kendi kendime, arkadaş anlamsız gözler ile bana bakıyor. "Lise işte" diyor.

"Vay anasını olaya bak Kız Lisesi şube açmış Londra'ya" diyorum kendi kendime. Bunun aşağısında iyi bir dönerci bulabilirim diyorum. Ben aşağıya doğru sallanıyorum. Ne hikmetse Londra'da da aşağıya sallanacak bir eğim nereden buluyorum o ayrı.

Ara bir caddede yola sandalyeler atmış bir dönerci buluyorum. Heyecan ile oturuyorum masaya. Dönerci Erdal Özyağcılar, şaka gibi. "Abi diyorum ne iş sen burda?", "Çekimlerden fırsat olunca geliyorum buraya" diyor. Haha. Üstünde de "Elveda Rumeli'deki komik kiyafet", ulan diziyi de bir kere izledim nereden aklımda kaldıysa.

Neyse heyecanla "Pilav üstü döner istiyorum lütfen" diyorum. Sonra devam ediyorum "mümkünse 1.5 olsun, hatta 2 varsa onu da yerim abi". Açlığa bakarmısın yalnız, 2 porsiyon, nereme sığacaksa 2 porsiyon pirinc.

Siparişi bekliyorum bu arada benim telefona ne alaka ise arka kapağı açık. Sim kart yuvası yerinden çıkmış. Onu takmaya çalılıyorum. Zenci bir velet var gülüyor duruyor.

"Niye gülüyorsun ulan apaçi" diyorum "Ti mobayıl kullanırsan böyle olur diyor, bak bende Vodafon var taş gibi hahaha" diyor bacaksız. "De git lan şopar" diyerek önüme bakıyorum. Ama kalleş sim kart bir türlü girmiyor yuvaya hasta oluyorum acil telefon etmem lazım. Bununla uğraşırken saate bir bakıyorum ben siparişi vereli üzerinden 45 dakika geçmiş hala döner yok.

"Erdal abi bizim döner nerde ya, Bursa'dan mı geliyor" diyorum. "Aaaa getirmedikmi sana diyor" geçiyor tezgahın arkasına. Rüyamda bile aç kalıyorum iyimi.

Sonra uyandım "Nıhaaaaaaa Pilav üstü Dönerrrrrrrr" diye. Hala canım yemek istiyor, hamile kadınlar gibiyim anasını satayım. Dönerrrrrrrrrrrrrr.

Böyleyken böyle.

20071216

TDUK - Holland Park Buluşması

Başlığı boşlayalı çok uzun zaman olmuş. Ekip olarak Erkut Reisin de teşhirleri ile bir toplantı gerçekleştirdik. Bizansa karşı yine Anadolu bayrağını gururla sallandırdık toplantıda.

Türk futbolu kurtarıldı, Match of the Day ile Maraton kıyaslandı (Sansal'dan büyüğünün olmadığına karar verildi), Feysbuk ve kirli defterler üzerine tartışıldı, midede bira karmaşası nasıl yaratılır diye her turda farklı bira içildi, zemzem içmek isteyen arkadaşa Werder Zemzem'i tedarik edildi,

Gecenin şüphesiz en önemli ve klasik diyaloğu, evli gurup üyelerinden birine ait,

- Abi ben hesap vermem, kapıyı çeker çıkarım. Bu kadar
Lülülülü (Telefon çalar)
- Tamam karıcım gelicez fazla geç kalmayız. Geç kalmam merak etme. (Gittikçe yerin dibine batart bir yüz ifadesi ile büzüşerek) ya karıcım şu uygar denen adam buralardayken arama demedim mi beni. Madara ettin yine bizi, karizma yerlerde.


Giderci hanımköylülerden korusun tanrı bizi.

Güzeldi, velhasıl.

20071208

Bursaspor 0 - Beşiktaş 1

Yenilmenin verdiği üzüntü ile (aslında yalan söylüyorum üzüldüm ama o kadar da değil, zira galibiyeti hak edecek hiçbirşey yapmadık) biraz yorumlamak isterim maçı. Hoş, televizyondan izleyerek ne kadar yorumlanır ama, görüş diyelim.

Oyunun genel itibari ile bayık bir oyun olduğunu düşünüyorum. Sıkıldım izlerken dersem doğru olur. (Ulan gurbet ellerde Digiturk Web'e 22 dolar verdik, Bursa. Buradan bile sokuyorsun yahu, faturayı kulübe göndereceğim)

İlk yarıda Bursaspor (bence) oyun adına hiçbirşey yapmadı, keza Beşiktaş da ama Beşiktaş biraz daha iyiydi. Yok yani adam gibi çaba bile göremedim ben. Baki'nin kaçırdığı bir posizyon vardı, araya Tum girdi. Yoksa goldü.

İkinci yarı biraz daha hareket vardı, gol gelecek diye umutlandık. Bu yarıda en azından bir çaba vardı ama yeterli bir çaba değildi. Birkaç gollük posizyon vardı ama o kadar da net değildi. Bir tane ciddi gollük posizyon vardı sanırım bizim adımıza. 80li dakikalar yaklaştıkça golü atan alır maçı hissi oluştu içimde, nitekim Beşiktaş attı.

Sonra da maç bayık bayık bitti işte. Maçtan sonra Egemen'in neden tokat attığını çok merak ettim, bence gereksizdi ama bilemiyorum. Egemen'i severim ama zaman zaman sanki "fazla" agressiflik adına politika yapar gibi geliyor. Bilinmez şüphesiz, sonuçta kaptanımız.

Sonuçta Beşiktaş, atamayana atarlar, tecrübe yata yata da olsa bir gelir böyle takar tabirini bir daha gösterdi bize. Adamlar aslanlar gibi ciddi bir kere geldi, orada da yeteneğini gösterdi adamları (Delgado iyi adam allah var) attı, helal olsun.

Büyük demiyelim ama (yardır anti istanbul felsefesi hehe) Büyük bütçeli takım ile küçük bütçeli takım arasındaki fark bu. Sen yırtınırsın ama adam bir gelir, ederi senin takımın kadar olan adamı bir klas vuruş yapar alır puanı. Futbol bu.

Yenilmek üzücü ama bize yakışan tebrik etmektir, üzüntümüzü içimeze basarak.

Beşiktaş'ı tebrik ederim aldığı akıllıca 3 puandan ötürü. Bizim eşşeklere de birşey demeye gerek yok, 1 puanı bile hak edecek bir oyun oynamadılar, alsalardı kar olurdu. Ama ne olursa olsun seviyorum onları da. (Ömürümü yedin Bursa) Kendi sahımızda puan kaybetmek çok üzücü.

Tekrar tebrikler Beşiktaş'a.

Not: Biz nasıl 3-0 yendikten sonra sevindiysek onlar da sevinecekler, en doğal hakları. Gün onların günü, futbolu güzel yapan da bu zaten.

20071202

Fotokopi Milli Takım Forması


Uzun bir süredir konuşuluyordu daha "sıradışı" bir milli takım formasının Nike'ın tasarımı ile şekilleneceği ama bu kadar da kötüsünü beklemiyordum. Ben genel yazılanların aksine farklı renge o kadar da kapalı bir düşünce ile bakmıyorum, desteklemiyorum belki ama olmaz da demiyorum. Farklı alternatifleri değerlendirmek, değişiklik iyidir. Artı Turkuaz bizi çağrıştıran ve güzel bir renk. Neden olmasın güzel alternatifler olursa.

Fakat tasarıma bakınca (ki eminimki birileri emek harcamıştır ama) bu kadar sıradan, tek düze, basit bir tasarım beklemiyordum. Göğüsteki kırmızı bantlı nostaljik tasarımdan sonra ben adam gibi tasarım da hatırlayamıyorum milli takım adına, eğer atladıysam düzeltin lütfen.

Ben milli takımı sahada ya da zar zor katıldığı uluslararası bir turnuvada, anlaştığı spor giyim devlerinden birinin (Adidas, Nike vs.) diğer tüm sponsorluğunu yaptığı ülkeler ile aynı forma içinde görmekten nefret ediyorum. Renkleri farklı ama modelleri aynı olan seri üretim ürünü olan zevksizlik abidesi ürünler.

Bu kodumunun formalarının büyük kısmı zaten Bursa başta olmak üzere tekstil sanayinin bulunduğu diğer şehirlerde üretiliyor. Senin ülkenin bunu üretecek altyapısı ve iyi kötü tasarım yeteneği var bunu değerlendirsene be kardeşim. Hadi olmadı aç bir yarışma gerek profesyonelller gerekse (eğer gerek görünürse) yollasın tasarımları, sen seç Nike ile birlikte. Gereksiz gezilerinize ayırdığını bütçenin 10da 1 ini kazanana verseniz hem adamı ihya edersiniz hem de önünü açmış olursunuz.

Ama nerede bu zihniyet, yine kimbilir ne gibi gereksiz bağlantılar ve hatır ile yapılmıştır bağlantılar.

Zevk kelimesinden bir haber insanlar.